Neden ROA ?

Çünkü Zaman Daralıyor

Günümüzde tarım ürünlerinin üretim ve korunmasında, hayvancılığın muhtelif alanlarında, kent hayatındaki zararlılarla yapılan mücadelede ve daha birçok alanda yoğun kimyasal madde kullanımı gerçekleştirilmektedir.

Gerek bünyesinde zehir bulunduran zirai ilaçlar, gerek tarımsal üretime destek amaçlı kullanılan suni gübre ve hormonlar, gerekse çeşitli katkı maddeleri şeklinde yaygın bir kullanım alanı bulan bu kimyasallar; hem tarım ürünlerinde, hem insan sağlığında ve hem de doğada onarılması güç zararlara yol açıyorlar.

Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre, birbirinden farklı 6 Milyon kimyasal madde bugüne dek kullanılmış olup, bunlardan 2 Milyonu yalnızca tarımsal mücadeleye ilişkin olarak halen kullanılmakta.

Tüm bu zehirli kimyasal ilaçlar ve suni gübrelerin doğadaki etkisi kendini asit yağmurları ve ekolojik zehirlenmeler şeklinde gösterirken, her gün 50 canlı türünün bu yüzden yok olduğu biliniyor. Öte yandan bu maddelerin insanlar ve hayvanlar üzerindeki tahribatlarının korkunçluğu hızlı hareket edilmesini zorunlu kılıyor.

DSÖ raporlarına göre, her yıl takriben 30 Milyon'dan fazla insan tarım kimyasallarından zehirleniyor. Yalnızca tarımla uğraşanlardan 80 Bin'i bu yüzden hayatını kaybediyor. (Tüketici ölümlerine ilişkin kesin istatistiksel veri bulunmamakta, ancak bu rakamın 1 Milyon'a dek ulaşabileceği ifade ediliyor.) Özellikle karaciğer, bağırsaklar ve sinir sisteminde onarılması imkânsız hastalıklara yol açan ve kanserojen olduğu kesin olarak ispatlanan kimyasallar son yıllarda birçok gelişmiş ülkede yasaklanmasına rağmen, gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerde kullanımlarına devam edildiği gözleniyor. Bir örnek olarak, sera üretiminin yoğun olduğu Antalya'da (sadece bu üretim türüne yönelik olarak) her yıl toprağa 3 ilâ 5 Milyon litre arasında zehir içeren kimyasal ilaç atıldığı bildiriliyor. Üreticilerin ürünlerini çeşitli zararlılara ve hastalıklara kaptırmamak için kullandıkları ve hemen hepsi yabancı ilaç şirketleri tarafından getirilen ilaçların sayısı 1000'i geçmiş durumda ve tümü zehirli olan bu ilaçların insan sağlığı üzerinde direkt kanserojen etkileri bulunuyor. ABD ve Avrupa'da kullanımı kesin olarak yasaklanmış ama üretimi serbest olan (diğer ülkelere ihraç edilmesi nedeniyle) ilaçların birçok formu bulunuyor ve ticari isimleri çeşitlilik gösteriyor. Zehirli kimyasal ilaçların yarattığı büyük tehlikeye karşı tek alternatif olarak, tüm gelişmiş ülkeler gibi ekolojik tarım yöntemlerine yönelmek ve tarımsal mücadelede biyolojik ve organik savaşım teknikleri geliştirmek gösteriliyor.

Zehirli Tarım İlaçları...

İnsan Sağlığına Büyük Tehdit

Zehirli tarım ilaçlarının insan sağlığına etkisi, sadece ilacın uygulamasını yapanlarda görülen alerjik ya da akut ve kronik zehirlenme etkileriyle sınırlı değil. Bu ilaçların kalıntılarının tarım ürünlerinin sadece yüzeyinde kalmayıp, yapılarına nüfuz etmesi nedeniyle, başta çeşitli kanser türleri olmak üzere, karaciğer, bağırsaklar ve sinir sisteminde ciddi ve önemli hastalıkların kaynağı oldukları kanıtlanmış durumdadır.

Zehirli ilaçların insan vücuduna alınmasının önüne geçebilmek kolay değildir. Bu ilaçlarla yetiştirilmiş ürünlerden uzak durulsa dahi, su kaynaklarına karışması, nehir, göl ve denizlere ulaşıp balıklara bulaşması, ilacın nüfuz ettiği bitkilerle beslenen çevre hayvanların etine bulaşması gibi faktörlerle insan vücuduna geçtiği saptanmış durumdadır. Yapılan araştırmalar, anne sütünde dahi ilaç kalıntılarına rastlandığını göstermektedir.

İlaçlar Faydalı Böcekleri de Öldürüyor

Zararlı böceklerle mücadelede kullanılan geniş spektrumlu ilaçlar, bunların yanında faydalı böceklerin de ölümüne neden oluyor.

Erken Hasat ve Ruhsatsız Kullanım

İlaçların üzerinde yazan, kullanımla hasat arasında geçmesi gereken bekleme süreleri, ilacın zehirli olduğunu gösteriyor. Ekonomik nedenlerle bu sürelere uyulmaması büyük risk yaratıyor.

Giderek Daha Yoğun Kullanım Zorunluluğu Oluşuyor

Hedef zararlıların sonraki nesillerinde etken maddeye bağışıklık kazanılması sonucunda, giderek daha fazla ilaç kullanılması zorunluluğu oluşuyor. Bu durum, ilacın yarattığı zararların yanı sıra girdilerin de artmasına neden oluyor.

Genetiği Değiştirilmiş Bitkilere Dikkat!

Ekolojik tarımda bitkilerin zararlıları ile en etkin mücadelenin biyolojik yöntemlerle ve doğal ekstraktlarla yapılması gerekirken, genetiği değiştirilmiş bitkilerde farklı bir metot izleniyor. Buna göre bitkinin genetik yapısı içerisine o bitkinin doğal zararlısını öldürecek bir gen, yani mikroorganizma zehiri yerleştiriliyor. Bu da, aslında bitkinin DNA'sına kodlanmış bir tür zehirli tarım ilacı anlamına geliyor. Bu durumda bitkiyi yiyen zararlı böcek, aynı zamanda kendi zehirini de yemiş oluyor ve ölüyor. Ancak o bitkiden istifade eden arıları da aynı sonun beklemesi kaçınılmaz oluyor. Arının sindirim sistemindeki zararsız parazitlerle etkileşen zehir, ölümüne (hatta arı kolonilerinin topluca ortadan kalkmasına) yol açıyor.

Arılar Yok Oluyor

Zehirli tarım ilaçları sadece bitkilerin ve insanların sağlığını tehdit etmekle kalmıyor; evcil hayvanların, kuşların, balıkların ve suda
yaşayan diğer canlıların, büyük ve küçükbaş hayvanlarla diğer çiftlik hayvanlarının ve yabani hayvanların da ölümüne neden oluyor. Uğur böceği gibi kritik önemi olan faydalı böcekleri yok ediyor. Ayrıca topraktaki mikroorganizmaları öldürerek, toprakaltı yaşamı sona erdiriyor.

Ama belki de canlı hayatının geleceği bakımından en büyük zararlarından birini arılara veriyor.

Bal arıları ve doğadaki bitkiler arasında döllenmeyi sağlayan diğer tozlayıcı arı türlerini öldürerek ekolojik dengenin geleceğine en büyük darbeyi vuruyor. Bu ilaçların zararlarından dolayı son yıllarda arılarda CCD (Colony Collapse Disorder-Koloni Çökme Hastalığı)'nın arttığı kesin olarak saptanmış durumdadır.

Kullanımı Terk Edilecek Kimyasal İlaçlar

Bugün dünyada bitkiye, insan sağlığına ve doğaya zarar veren, üstelik maliyetleri nedeniyle üretimin verimliliğini düşüren bütün zehirli ilaçların kullanımı yasaklanıyor.

Bunlar,

  • İnsektisitler (Böcek öldürücüler)
  • Nematisit ve Akarisitler (Toprak altı zararlıları ve akar öldürücüler)ROA Biyoteknoloji
  • Fungisitler (Mantar öldürücüler)
  • Herbisitler (Yabancı Ot öldürücüler)

olarak sıralanıyor. Bunların yerine, ekolojik tarıma uygun, bitkinin ve toprağın verimini ve direncini artıran, organik, doğal ekstraktların kullanılması, yabancı otlarla mücadeleye yönelik olarak tohumların güçlendirilmesi, hastalık ve zararlılarla mücadelede biyolojik ekstraktlara yardımcı olan faydalı böceklerin korunması yöntemleri öne çıkıyor.

Tarım İlaçlarına Reçete

Avrupa ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin yanı sıra tüm dünyada alınmakta olan yoğun tedbirlerin bir sonucu olarak, Türkiye'de de ilk adım atıldı ve 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren tüm tarım ilaçlarının reçete ile satılmasına başlandı.ROA Biyoteknoloji

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nca hazırlanan eylem planına göre, bitki, insan ve çevre açısından sağlıklı ürün yetiştirilmesi amacı doğrultusunda hazırlanan yönetmelik yürürlüğe girdi. Yönetmeliğin tüm Türkiye çapında yıllık 50 Milyon litrenin üzerinde gerçekleşen tarım ilacı kullanımını kontrol altına alması bekleniyor.

Kimyasal Gübre Devri Bitiyor

Çok yakın bir gelecekte, gübrelemede, kolay çözünen mineral gübrelerin kullanımından vazgeçilecek.

İnsan sağlığı üzerinde kalıcı etkileri saptanan suni gübreler, toprağın da tuzlanma ve alkalilenme sonucunda çoraklaşmasına neden oluyor. Ayrıca,ROA Biyoteknoloji
devamlı suni gübreleme sonucunda toprağın yapısı tarıma elverişsiz duruma gelirken, erozyona karşı dayanıklılığı da önemli ölçüde azalıyor. Uzun vadede bu tür gübreler bitkilerde bir tür 'uyuşturucu bağımlılığı' benzeri 'gübre bağımlılığına' neden oluyor ve bu durum, ilerleyen dönemlerde üretimin sürdürülebilmesi için daha çok ilaç, gübre ve hormon kullanılmasına ve girdilerin artmasına yol açıyor.

ROA Biyoteknoloji

Toprağa verildiği anda toprağın pH değerini değiştirerek mikroorganizmaların çalışmasını engelleyen ve bunların meydana getirdiği dengeyi bozarak, bitki-böcek artıklarının toprağa geri dönüşümünü olanaksız hale getiren bu kimyasal ürünlere de ciddi kısıtlamalar gelmesi kaçınılmaz görünmekte.

'Sivrisinekle Mücadele' Adı Altında Doğa ve Sağlık Katliamı

Belediyelerin sivrisinekle mücadelede kullandıkları kimyasal maddeler, bu zararlı hayvanlardan ziyade bunların doğal düşmanları olan kuşlara, balıklara ve kurbağalara zarar veriyor ve toplu halde ölümlerine yol açıyor. Ayrıca, püskürtüldüğü zaman havada 6 ilâ 8 saat asılı kalan bu zehirli maddeler, insan vücuduna hem solunum yoluyla girip akciğerlere ulaşmakta, hem de deri yoluyla emilerek tüm yağlı dokulara nüfuz etmekte. Bu maddelerin yağda eriyen zehirler olması nedeniyle, vücuttaki birçok yağlı dokuda kanser başta olmak üzere, çeşitli ölümcül hastalıkların oluşması kaçınılmaz olmakta.ROA Biyoteknoloji

Zaman içinde direnç geliştirdikleri bu zehirli maddelerin sivrisineklere etkisinin ancak popülasyonun %21'i ile sınırlı olduğu kanıtlanmış durumda. Bütün dünyada larva aşamasında yapılan sivrisinek mücadelesinin doğal ve biyolojik yöntemlere kaydırılması yönünde çalışmalar ağırlık kazanıyor.

Silajda ve Ürün Kurutmada Büyük Tehlike: Aflatoksin

Her türlü kurutulmuş üründe, kurutma sırasındaki rutubet oluşumuna ve sıcaklık artışına bağlı olarak oluşan mikotoksinlerin (küf zehiri) ROA Biyoteknoloji
en önemlisi olan aflatoksin, kuvvetli zehir olmasının yanı sıra kanserojen bir maddedir. Aflatoksinin B1 formu ise, aynı zamanda gen yapısını değiştirebilme kabiliyetine sahip olması nedeniyle, kimyasal mücadele yöntemleri ile baş edilmesi mümkün olmayan en tehlikeli türdür. Aflatoksin B1, bulaştığı kurutulmuş ürünler ya da bulaştığı hayvan yemleri ile beslenmiş hayvanların ürünlerinden bunları tüketen insanlara geçer ve sinsi bir etki mekanizması ile faaliyet göstererek uzun vadede, ölümcül kanserojen etki yaratır.



EUREPGAP ProtokolüROA Biyoteknoloji

Tarım ürünlerinde zarara neden olan patojenlere karşı kültürel önlemler yanında, kimyasal, biyolojik, biyoteknik ve entegre gibi farklı mücadele yöntemleri kullanılabilmektedir. Ancak bunlar arasında kolay uygulanabilmesi ve sonucun hemen görülebilmesi nedeniyle zehirli ilaçlarla yapılan kimyasal mücadele üreticiler tarafından daha çok tercih edilmektedir.

Kimyasal mücadelenin sık ve bilinçsiz kullanılması sonucunda insan ve hayvan sağlığı olumsuz etkilenmekte, yetiştirilen ürünlerde ilaç kalıntıları olmakta, hastalık ve zararlı etmenleri zaman içerisinde kullanılan ilaçlara karşı direnç kazanmakta, doğal denge bozulmakta, toprak-su-hava kirlenmekte ve üretim maliyeti artmaktadır.

Son zamanlarda özellikle ihracata giden ürünlerde belirlenen ilaç kalıntıları nedeniyle başta sebze ve meyveler olmak üzere birçok ürün geri dönmekte, bu da ülke ekonomisine ve üreticilere büyük zararlar vermektedir. Bu amaçla Avrupa Birliği üyesi ülkeler EUREPGAP Protokolünü yayınlamışlardır. Bu protokol, bahçe ürünlerinin yetiştiriciliğinde mutlak gerekli temel esasların çerçevesini belirlemek amacı ile hazırlanmış olup, Avrupa'daki lider perakendeci organizasyonların kabul ettikleri minimum standartları içermektedir. EUREPGAP, zararlılarla entegre savaş (IPM) ve entegre ürün yetiştiriciliğini (ICM) birleştirmeyi amaçlamaktadır.

Buna göre bütün yetiştiriciler aşağıda yazılı konularda taahhütlerini kanıtlayabilmelidir:

a) Gıda kalitesi ve güvenliği konusunda müşteri güvenini sağlama ve koruma

b) Çevreye zararlı etkileri en aza indirerek doğa ve yaban hayatını koruma

c) Tarım ilaçlarının kullanımını en aza indirgeme

d) Doğal kaynakların en etkin şekilde kullanımını geliştirme

e) İşçi sağlığı ve güvenliği konusunda sorumlu bir davranış gösterme

Protokolde uyulması gereken konular 12 ana başlık altında toplanmıştır. Bunlar;

  • Kayıt Tutma
  • Türler ve Anaçlar
  • Yetiştiricilik Yapılan Alanın Tarihçesi ve İdaresi
  • Toprak ve Yetiştirme Yönetimi
  • Gübre Kullanımı
  • Sulama
  • Bitki Koruma
  • Hasat
  • Hasat Sonrası Uygulamalar
  • Atık ve Kirlilik Yönetimi, Yeniden İşleme ve Yeniden Kullanma
  • İşçi Sağlığı, Güvenliği ve Refahı
  • Çevreyle İlgili Konular

Kayıt Tutma

Üreticiler, yetiştirdikleri ürünlerin üretimden tüketiciye kadar olan zinciri incelemeye olanak verecek şekilde yaptıkları tüm tarımsal faaliyetleri, bu protokolde belirtilen kurallara uyduğunu kanıtlayabilecek şekilde kayıt tutmalıdırlar. Bu kayıtlar, en az 5 yıl saklanmalıdır.

Türler ve Anaçlar

Yetiştirilecek çeşitlerin, ticari açıdan önem taşıyan hastalık ve zararlılara karşı belirli dayanımları/toleransları olmalıdır. Yine çeşit seçiminde üreticiler ve müşteriler arasında anlaşmaya varılan gerekli kalite standartları (örneğin; tat, albeni, tarımsal performans, çevre etkisi, tarımsal kimyasallara en az bağımlılık) sağlanmalıdır.

Yetiştiricilik Yapılan Alanın Tarihçesi ve İdaresi

Her arazi, her bahçe veya serayla ilgili olarak, buralarda yetiştirilen ürünler ve tarımsal faaliyetler ile ilgili bilgileri içeren kalıcı bir kayıt sistemi mutlaka tutulmalıdır. Toprak sağlığının korunması, tarım ilaçlarına bağımlılığın azaltılması ve bitki sağlığının maksimum düzeyde sağlanabilmesi için, üreticiler dönüşümlü yetiştiriciliğin (rotasyon) gerekliliğini kavramalı ve uygun durumlarda uygulamalıdır. Dönüşümlü yetiştiriciliğin yapılmadığı durumlarda, yetiştiriciler geçerli bir neden gösterebilmelidirler.

Toprak ve Yetiştirme Yönetimi

Bu bölümde toprak tipi haritalandırılmasından; toprak işleme ve fümigasyona kadar değişik konular ele alınmıştır. Örneğin; toprağın sıkışmasını önlemek, toprak yapısını korumak veya iyileştirmek için toprak mümkün olduğunca mekanik olarak işlenmelidir. Mümkün olduğunca toprakların kimyasal fumigasyonundan kaçınılmalıdır. Bunun yerine ürün rotasyonu, hastalıklara dayanıklı çeşitlerin kullanılması, buhar veya güneş enerjisi ile sterilizasyon ile ilgili alternatifler değerlendirilmelidir.

Gübre Kullanımı

Gübre uygulaması, uzman teknik elemanların önerileriyle rutin analizlere göre yapılmalıdır. Yapılacak gübre uygulaması, ürünün gereksinimini karşılama yanında toprak verimliliğini de korumalıdır. Topraktan veya yapraktan yapılan bütün gübre uygulamaları ürün kayıt defterinde yer almalıdır. Kayıtlarda, ürünün yetiştirildiği arazinin yeri, uygulamanın tarihi, uygulanan gübrenin cinsi ve miktarı, uygulama yöntemi ve uygulamayı yapan operatörün ismi yer almalıdır.

Sulama

Yetiştiricilikte yanlış sulamalar ürün verimini ve kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Aşırı veya eksik sulama yapmamak için, sistematik olarak ürünün su gereksinimini belirleyecek teknik yöntemler kullanılmalıdır. Aşırı su kaybına neden oldukları için salma sulama uygulamalarından vazgeçilmelidir.

Bitki Koruma

Protokolde en ağır kurallar bitki koruma uygulamalarına getirilmiş ve üreticilerin bunlara uyması zorunlu tutulmuştur. Ürünlerin zararlı, hastalık ve yabancı otlardan korunmasında kimyasal yöntemler yerine biyolojik, kültürel ve mekanik savaş değerlendirilmeli, ilaç kullanma zorunluluğu varsa, bunlar çevreye en az zarar verecek şekilde yapılmalıdır.

Yetiştiriciler mümkün olduğunca entegre mücadele tekniklerini kullanmalıdırlar. Hastalık ve zararlıları önlemek için kullanılacak olan kimyasallar patojene spesifik olmalı; çevre ve insan sağlığına zararlı olmamalıdır.

Yetiştiriciler ülkelerinde sadece resmi olarak ruhsat almış ve ayrıca kullanılacak ürün için ruhsat almış kimyasalları kullanmalıdırlar.

Avrupa Birliği'ne satılacak ürünlerde bu ülkelerde kullanılması yasaklanmış olan ilaçlar kullanılmamalıdır.

Bütün ilaç uygulamaları ürün kayıtlarında yer almalıdır. Bu kayıtlarda:

  • ürün çeşidi,
  • uygulama zamanı,
  • uygulama nedeni,
  • teknik izni,
  • kullanılan kimyasalın ticari ismi ve miktarı,
  • son ilaçlama ile hasat arasındaki süre,


gibi bilgiler bulunmalıdır.

İlaç uygulaması yapıldıktan sonra önerilen bekleme zamanından önce ürün kesinlikle toplanmamalıdır.

Hasat

Ürün hasadı zamanında ve uygun şekilde yapılmalı, hijyen koşullarına özen gösterilmelidir. Ambalaj malzemeleri zararlı ve hastalıkların bulaşmasını engellemek için depolarda saklanmalıdır. Açık alanlarda paketleme yapıldığında, bulaşma tehlikesini ortadan kaldırmak amacıyla ambalaj malzemeleri geceleri tekrar depolara taşınmalı, arazide bırakılmamalıdır. Plastik kasalar temiz olmalı veya ürün ve tüketici sağlığını tehdit edebilecek yabancı maddelerden arındırmak amacıyla gerektiğinde tekrar temizlenmelidir.

Hasat Sonrası Uygulamalar

Hasat sonrası kullanılacak kimyasallar amaca uygun olmalı ve miktarı en aza indirilmelidir. Hasat sonrası ilaç uygulaması iyi kalite elde etmek için başka hiçbir seçenek kalmadığı zaman uygulanmalıdır. Yetiştiriciler ülkelerinde sadece resmi olarak ruhsat almış ve ayrıca kullanılacak ürün için ruhsat almış kimyasalları kullanmalıdırlar. Avrupa Birliği'ne satılacak ürünlere bu ülkelerde kullanılması yasaklanmış olan ilaçlar kullanılmamalıdır.

Atık ve Kirlilik Yönetimi, Yeniden İşleme ve Yeniden Kullanma

Üretim alanında bütün olası atık ürünler (örneğin: kağıt, plastik, ürün kalıntısı v.b.) tanımlanmalı ve bunları en aza indirecek veya önleyecek tedbirler alınmalıdır.

İşçi Sağlığı, Güvenliği ve Refahı

Bu bölümde üretim alanında çalıştırılan elemanların eğitim ve iş güvenliği konularında uyulması gereken kurallar açıklanmıştır.

Çevreyle İlgili Konular

Yapılan tarımsal faaliyet çevreyi ve biyolojik dengeyi koruyacak şekilde düzenlenmelidir. Bu düzenlemeler yapılırken sadece üretim alanına yönelik değil, bölgesel stratejiler geliştirilmelidir.